SESLİ KİTAP

Hakka Sığındık

İspanyol gribinin dünyayı kasıp kavurduğu yıllarda İstanbul bir yandan yangınlarla, bir yandan da salgın hastalıkla kavrulmaktadır. Zengin fakir ayırt etmeyen hastalık, yoksul evlerine de zenginlerin köşklerine de sıçrar, girdiği hanelerden birkaç can almadan çıkmaz. Haksız kazançla zengin olanların batıl inançlarından ve korkularından faydalanmak isteyenlerse evliyalık iddiasıyla bir düzen kurup çıkar sağlamanın peşindedir. Hüseyin Rahmi Gürpınar, çelişkilerle ördüğü romanında bir dönemin bütün aksaklıklarını göz önüne sererken okuru nefes nefese bir polisiyeyle baş başa bırakıyor.
Devamını Oku
İspanyol gribinin dünyayı kasıp kavurduğu yıllarda İstanbul bir yandan yangınlarla, bir yandan da salgın hastalıkla kavrulmaktadır. Zengin fakir ayırt etmeyen hastalık, yoksul evlerine de zenginlerin köşklerine de sıçrar, girdiği hanelerden birkaç can almadan çıkmaz. Haksız kazançla zengin olanların batıl inançlarından ve korkularından faydalanmak isteyenlerse evliyalık iddiasıyla bir düzen kurup çıkar sağlamanın peşindedir. Hüseyin Rahmi Gürpınar, çelişkilerle ördüğü romanında bir dönemin bütün aksaklıklarını göz önüne sererken okuru nefes nefese bir polisiyeyle baş başa bırakıyor.

20 Bölüm

04:10:31

Tüm Bölümler

Tüm Bölümler
Çalınmayanlar
Devam Edenler

Eskiden Yeniye

Eskiden Yeniye
Yeniden Eskiye
Alfabetik
1. Bölüm
İstanbul’da Hoşkadem taraflarında İspanyol nezlesi, yangın gibi haneden haneye sıçrayarak aile efradından üç dört cana kıymadıkça sönmüyordu. Hastalık zuhur eden evler ile imkân derecesinde temastan sakınılması hususunda doktorların tavsiyeleri, gazetelerin uyarıları etkisiz kalıyor. Bu nasihatlerin zıddına hareketten dolayı elim vakalar birbirini tekrar ediyor, kimsede bilinçli bir duruş görülmüyor, cahil kafalar hep bildiğine gidiyordu.
09:22
1. BÖLÜM
2. Bölüm
Hacı Ferhat Efendi’nin Hacı İshak Efendi namında, bahçe duvarları muttasıl bir komşusu vardır. Servet ve refahta bu iki aile omuz öpüşürler. Hafız İshak, hem mebus hem iaşe heyetinin başıdır. Oğlunu, kardeşini, yeğenlerini bazı haşeratın, meyveler üzerine kendi kendilerine canlanıp semirmeleri için yumurta bırakmaları kabîlinden, su başlarına, yiyinti noktalarına, yağma mahallerine yerleştirmişti.
09:17
2. BÖLÜM
3. Bölüm
Bu mühim hususu, mahalle ahalisinden her biri kendi zihniyetine, varışına, anlayışına nazaran muhakeme ediyor ve birbiriyle dertleşiyorlardı. Cumba cumbaya, yan yana komşu olan Nakiye Hanım’la Raife Hanım, iki kocakarı pencereden pencereye bazen şöyle halleşirlerdi. Nakiye Hanım etrafı kedi gibi koklaya koklaya: — Hu komşucuğum, orada mısın? — Buradayım Nakiye kardeş, bizim ihtiyar kütük gibi yatıyor.
08:13
3. BÖLÜM
4. Bölüm
Bir sabah Hafız İshak Efendi telaşla Hacı Ferhat Efendi’nin konağına geldi. Hane sahibi entariyle, boy kürküyle selamlığa çıktı. İki komşu pek sevişirlerdi. Birbirine sarıldılar, omuz öpüştüler, koklaştılar. Hafızda bet beniz uçmuş, el ayak titriyordu. Bu teessürün sebebini anlamak için Hacı Efendi şaşkınlıkla kaşlarını çatarak sordu: — Hayrola birader… Ne var?
10:34
4. BÖLÜM
5. Bölüm
Hacı Ferhat Efendi kıraatini bitirince iki ihtiyar, Abdal Veli hazretleri hakkında ne düşünmek lazım geleceğini tayin fikriyle birbirine bakışırlar. Biraz düşündükten sonra Hacı Efendi meselenin bir önemi olmadığını ima eden gülümsemeyle: — İlk satırları okuyunca keyfiyet bana da pek garip göründü. Âdeta ürperti geldi ama nihayete erdikten sonra işin merak edilecek bir şey olmadığını anladım. Bu bir nevi şarlatanca dolandırıcılık…
02:59
5. BÖLÜM
6. Bölüm
Abdal Veli’nin kerametten ziyade düzenbazlığa benzeyen bu garip ihtarnamesi üzerinden yirmi dört saat geçmeden Hafız İshak Efendi’nin torunu dört yaşındaki Hadiye, sokakta dadısı Şehnaz’ın kucağında birdenbire hastalanır. Çocuk ateşler içinde eve getirilir, o akşam nöbet artar, ateş yükselir.
09:15
6. BÖLÜM
7. Bölüm
Abdal’ın velayetine iman ettiler. Emirlerine hürmetle boyun eğdiler. Lakin Hazret’in yine nasıl dehşetli ihtaratına muhatap olacaklarını kestiremedikleri için titriyorlardı. Hacı Ferhat Efendi, uzatılan zarfı titreyen eliyle aldı. Uşağı savdı. Hemen okudu. Zarfın üzeri kendisine hitaptı. Gittikçe derecesi artan birer korku ve üzüntüyle zarfı çıkardılar.
08:10
7. BÖLÜM
8. Bölüm
Hacı Efendi evvela en ziyade sevdiği küçük kızı Nermin’in yanına gider. Bu asabi, hırçın, şımarık mahluku, saçlar dağınık, bet beniz soluk, kanepenin üzerine yüzüstü upuzun uzanmış bulur. Nermin kaç zamandır kocası Methi Bey’i kıskanmak işkencesiyle harap oluyor. Derdini kimselere açamıyor.
09:58
8. BÖLÜM
9. Bölüm
Hacı Hurşit arabanın içinde tekbir getirerek, salât ü selam çekerek, önünden geçtiği her mezara Fatihalar hediye ederek makamına giden sarıksız bir kadı vakarı ile sallana sallana yoluna devam eder.
10:54
9. BÖLÜM
10. Bölüm
Araba Altımermer’i geçti. Yolgeçen Camii’nden Çınar’a döndü. İstanbul’un merkezinden bu kenarlara doğru uzaklaştıkça evler küçüle küçüle kulübeleşiyordu. Şimdi âdeta kümesleşerek seyreldi. Harçsız taşlarla örülü yıkık bahçe duvarlarının nerede başladığı, nerede bittiği belli olmuyordu.
10:22
10. BÖLÜM
11. Bölüm
Fettah yüzünü yerlere, taşlara sürte sürte gözlerinin bağını aşağı düşürdü. Gözleri açıldı ama karanlıkta ne görecekti? Etrafına bakındı. Arabanın yerinde yeller esiyordu. Onu sürüp götürdüklerini zaten biliyordu. El ve ayak bağlarını gevşetmek için kıvrandı, kıvrandı. Başarılı olamadı.
08:39
11. BÖLÜM
12. bölüm
İki hizmetkâr ufak bir müzakereden sonra Topkapı Caddesi’ne çıkmayı münasip gördüler. Arabalarını, üstlerini, başlarını, bütün varlıklarını orada soyunan bu üç zavallı, hafif vücut olarak yalın ayak taşların, çamurların üzerinden sekerek Topkapı Caddesi’ne doğru bir tırıstır tutturdular, dört beş dakika kadar hafif köşklü yürüyüşü gittikten sonra Hacı’nın çarpıntısı tuttu; beti benzi uçtu; tıkanıyordu.
10:31
12. BÖLÜM
13. Bölüm
Üçünün de böyle Unkapanı değirmen işçiler kıyafetiyle ve arabasız avdetleri konakta herkesi meraka, telaşa düşürür. Abdal hazretlerinin himayelerine gönderilen bu küçük delege kurulunun dönüşünü dört gözle bekleyen hane sahibi Hacı Ferhat ve komşu Hafız İshak Efendiler bu hâle ne mana vereceklerini bilemezler.
07:09
13. BÖLÜM
14. Bölüm
Hacı Hurşit, sıcak hamamda rahatı bulunca bol bir terleme ile uzun bir dalış dalmış, öğle zamanına kadar deliksiz bir uykuya varmıştı. Onun kalbinde namaz vakitlerini kendine ihtar eden sanki alarmlı bir saat vardı. Ne kadar derin uykuda olsa salat zamanını çalar, onu uyandırırdı. Bu itikat ile Hacı uyandı.
15:21
14. BÖLÜM
15. Bölüm
Şimdi sergüzeştinin kendine ait kısmını nakil nöbeti, arabacı Osman’a geldi. Bu Anadolu uşağı ırkına has bir saffet ve mertlikle başladı: — Efendim, ben bahane bilmem. Yüreğimi olduğu gibi açık söyleyeceğim. Biz Hacı Efendi’yi define çıkarmaya gidiyor sandık. Ne olacağını görmek için arkasından vardım. Hacı Efendi karanlıklara dolanıyordu. Ben de ardını bırakmıyordum. Arada bir etrafımdan öte beri şeyler kaçışıyorlardı. Cin mi? Şeytan mı? İnsan mı? Bilmem. Evvela korktum. Sonra insana bir zarar etmediklerini anlayınca biraz cesaretlendim. Bir sesler geliyor, anlayamadığım şeyler okunuyordu...
10:31
15. BÖLÜM
16. Bölüm
Komiser Bey, pek mütecessis bir nazarla yüz bakan misafirine: — Mührü muayeneden dolandırıcıyı nasıl keşfedebildiğimi merak ettiniz değil mi? — Pek ziyade… — Biraz müsaade buyurunuz. Pek ketum olmanız şartıyla şimdi merakınızı hallederim. Böyle esrarengiz zabıta umurunda bu dakikada görülebilecek bir işi öbür dakikaya bırakmamalıdır. Biraz Samatya Merkeziyle görüşeyim.
10:53
16. BÖLÜM
17. Bölüm
Komiser, Abdal Veli namına maneviyat hayali oynatan suçlunun izini keşfe uğraşırken Hacı Ferhat Efendi’nin büyük kerimesi Narin Hanım, edilen pek dikkatli tıbbi tedaviye ve verilen tütsülere rağmen hastalığının üçüncü günü vefat eder. Kadın hizmetçilerden biri de sirayetle küçük hanımı takiben aynı marazdan gider. Konağın içini matemle beraber büyük bir korku alır.
09:13
17. BÖLÜM
18. Bölüm
Hemen yirmi dakika sonra Methi Bey ve polis komiserini hamil şık bir oto, Bâlâkuyusu yolu üzerinde rüzgâr hızıyla uçuyordu. Virancami’ye geldiler. Kabristanla birleşen viranenin önünde arabacı Osman’ın şoföre işareti üzerine otomobil durdu. Methi Bey, komiser, Osman üçü indiler.
12:15
18. BÖLÜM
19. Bölüm
Methi Bey duyacağı kokuya tahammül metanetiyle Abdal’a yaklaşarak: — İspanyol… İspanyol… Hi hi… Hi hi… Abdal Veli büyük bir haz ve sevinç tavrı ve bodur parmaklarıyla kendi kendini gıdıklar gibi yaparak: — Hi hi… İspanyo… Hi hi hi… İspanyo… Gıdı gıdı gıdı… İspanyo… Komiser gülerek: — Bu biçareyi İspanyol hastalığının öldürmez, zevkli bir çeşidine aşılamışlar.
13:39
19. BÖLÜM
20. Bölüm
Methi Bey’le komiserin o günkü tahkikleri Abdal Veli’yi yere göğe sövdürmekten, pek mundar bir hayvan mağarası görmekten ileri gidemedi. Nazarlarında yalnız şu tahakkuk etti ki o musanna dolandırıcılık keyfiyeti bu kokuşmuş ve karanlık mezbelenin velisi tarafından tertip edilemez. Abdal’ın evliyalığına dair çıkan dedikodular önüne Karagöz perdesi kurarak bu menfaat komedyasını oynayan bir sanatkâr var.
01:03:07
20. BÖLÜM
Çerez politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.